IBM’de Bilişsel Nesnelerin İnterneti – Yeşim Taşlıoğlu
by 0
IBM tarafından düzenlenen etkinlikte, IBM Bilişsel Çözümler, Bilişsel Nesnelerin İnterneti Lideri, Direktör Yeşim Taşlıoğlu ile Bilişsel Nesnelerin İnterneti, Watson ve IBM’in gelecek stratejisi ile ilgili konuşma fırsatı yakaladım.
Nesnelerin internetini siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Nesnelerin interneti genelde cihazların sensörlerle birbirlerine bağlanması olarak algılanıyor. Hâlbuki o işin en basit kısmı. Cihazlar birbirine bağlamamızın amacı, işimizi iyileştirecek veya farklı iş modelleri bulmamızı sağlayacak verinin oluşması. O kadar çok veri oluşuyor ki ben bunu verilerin bize meydan okuması olarak algılıyorum. İşin esas ve büyük kısmının bu verinin analiz edilip modellenmesi olduğunu düşünüyorum.
Büyük veriler ve onları analiz eden makineler olunca şirketlerde C-seviye insanlara da ihtiyaç olmayabilir değil mi?
Makineler bugün insana daha benzer bir şekilde düşünebiliyor, öğrenebiliyorlar ve insanlar strateji oluştururken makinelerden yararlanıyorlar. Yine de strateji oluşturan insanın yerine makinenin geçeceğini yakın zaman için düşünmüyorum. Gelecekte ne olur bilemeyiz.
‘Bilişsel Nesnelerin İnterneti‘ kavramından bahseder misiniz?
Nesneleri birbirine bağladıktan sonra oluşan verileri günümüzdeki programlanabilir teknolojilerin analiz etmesi çok zor çünkü onlar sadece verilen bir takım set soruları cevaplayabiliyorlar. Hâlbuki bir bilgisayarın nesnelerin interneti ile üretilen veriden, olabilecek ama bizim aklımıza gelmeyecek olasılıkları ortaya çıkarması mümkün. Bilişsel dediğimiz bu tarz teknolojiler. Biz IBM olarak artık bilişsel çağa geçtik diyoruz. Eski programlanabilir teknolojilerden, programlanmayan, kendi kendine öğrenen teknolojilere geçtiğimizi düşünüyoruz.
Burada Watson devreye giriyor.
Evet, Watson’ı IBM’in bilişsel motoru olarak tarif edebilirim. Watson çok uzun zamandır IBM’in yatırım yaptığı bir teknoloji. Hatırlarsanız yıllar önce bir satranç şampiyonasında IBM’in programlanabilir makinesi Deep Blue satranç şampiyonunu yendiğinde çok büyük olay olmuştu. Aslında bir bilgisayarın yapabileceği en kolay iş matematiksel olasılıkları hesaplamaktır. Şimdi matematikselden çıkıp artık insan dilini, düşünme şeklini anlayan ve insan gibi öğrenebilen makineler çağına geldik. IBM’de Watson bunu temsil ediyor.
Şu anda geldiği seviye nedir?
Watson şu anda dil öğrenmeye başladı. Korece, Japonca, Almanca, İspanyolca biliyor ve hatta Türkçe ‘de öğrenecek. İnternetteki herkese açık bütün bilgilere ulaşabiliyor ve bunları analiz edebiliyor. Beş sene önce bu işe başladığımızda, yine bir yarışmadan örnek vereyim onu Amerika’da Jeopardy, Türkiye’de Riziko diye bilinen yarışmaya soktuk. İki tane Amerika’nın en büyük şampiyonuyla yarıştı, insan diliyle sorulan sorulara olasılıkları hesaplayarak yarışmayı kazandı ve her iki şampiyonu da eledi. Onun üzerine de çok gelişti çünkü öğrenmeye devam ediyor.
İnsani tarafları var mı?
Bir takım şeyleri sezebiliyor. Biz buna sezgisel bilişim diyoruz. Sizden öğrendiği ya da ulaştığı verilerden bazı sonuçlar çıkartabiliyor. İnsan gibi hissettiğini ya da sezgisel gücünün insan seviyesinde olduğunu ben düşünmüyorum.
IBM’in gelecekle ilgili perspektifi nedir?
Bilişsel teknolojiler ve elde edilen verilerin nasıl analiz edileceği çok kritik. Çok uzun zamandır biz bu konuya yatırım yapıyoruz. Diğer çok önemli konu da güvenlik, çünkü her şey bulut üzerinde gerçekleşiyor. Platform bulut üzerinde ve bütün verilere ulaşabilmesi için güvenlik çok önemli. Biz kendimizi bu konuda çok iddialı ve ileride görüyoruz. İş modelleri de değişiyor tabii.
Devletler bulutla çalışmak istemiyorlar çünkü verilerini kendi ülkelerinde tutmak istiyorlar. Buna ek olarak mesela Akıllı Şehirler hacklenmeye açık sistemler. Terörist bir saldırı için dahi kullanılabiliyorlar. İddianızı nasıl temellendiriyorsunuz?
Bazı konular da yönetmelikler var, Türkiye dâhil pek çok ülkede müşteri verisini ülke dışına çıkartamıyorsunuz. Biz, Hibrit Bulut yöntemiyle hassas veriyi Türkiye’de tutup onun dışındakileri buluta aktarabiliyoruz. Güvenlik konusunda, Türkiye stratejik bir yerde bulunuyor ve siber ataklara çok açık. Internet kullanıcıları da yeterince deneyimli olmadığı için güvenlik boşlukları oluyor. IBM’in teknolojik olarak güvenliği sağlayacak pek çok ürünü var ve tarihine baktığınız da en büyük müşterilerinin bankalar olduğunu görürsünüz ki bir banka güvenli olmazsa olmaz.
Sizce 10 ya da 20 sene sonra nasıl bir ortamda yaşayacağız?
Bu çok uzun bir süre! Her şey çok hızlı değişiyor. Artık insansız arabalardan başlayarak pek çok şeyi insansız yapma yönünde bir eğilim var. Ben, sanal gerçekliğin önemli olacağını düşünüyorum. Belki de tatile gitmek yerine sanal gerçeklik gözlükleri kullanacağız, beynimizle gerçekten oraya gitmiş gibi hissedeceğiz.
Sunumunuzda “350 iş ortağıyla çalışıyoruz.” dediniz. Startuplarla çalışıyor musunuz? Mesela patentleri alıyor musunuz, yeni genç Türkiye’deki startuplara bir öneriniz olur mu? IBM bir yol açıyor mu?
IBM özellikle yazılım alanında çok fazla satın alım yapan bir şirket. Çok farklı girişimci nosyonuyla oluşturulan şirketlerin aramıza katılmasının bize de çok faydası oluyor. O yüzden çok ilgileniyoruz. Startuplarla Ortadoğu ve Doğu Afrika’da yaptığımız çalışmalar var. Bizim geliştirme platformumuz Bluemix üzerinde birlikte projeler geliştiriyoruz. Startupların geliştirilmesi için IBM’in de katkı sağladığı bir takım iş modelleri üzerinde birlikte çalışıyoruz.
Girişimcilere hangi konulara yönelmesini tavsiye edersiniz?
Aslında günümüzde konu çok, bizim odaklandığımız konular; bilişsel teknolojiler ve altında Nesnelerin İnterneti, e-ticaret, analitik ve güvenlik konuları. Biz geleceğin bu dört konu çevresinde şekilleneceğine inandığımız için oralara yatırım yapıyoruz. O yüzden bu konularda farklılık getirebilen iş modellerini değiştirebilecek girişimcilerin şanslı olacağını düşünüyorum.
Türkiye’de satın alınan ya da birlikte çalıştığınız bir startup var mı?
Yok, hayır.
Çok teşekkür ediyorum.
Rica ederim.
Daha fazlası için IBM’den Yeşim Taşlıoğlu ile yaptığımız video söyleşimizi Türkçe olarak izleyebilirsiniz.