İnovasyon Kaçınılmazdır! – Emre Özbek

by İrem Sokullu 0

“Başarılı inovasyon için “fikir” den ziyade “ihtiyaç” tan yola çıkmak daha kesin sonuç getiriyor.“

Kovvan – Ortak İnovasyon Ajansı Kurucusu Emre Özbek ile İnovasyon üzerine verimli bir söyleşi yaptım.

Öncelikle inovasyon tanımı ile başlayalım mı?

İnovasyon, “ticari başarı göstermiş yenilik “ demek ancak Türkçe ‘de “yenilik” kelimesi ile ifade edilmeye çalışılıyor. İçeriğinde yenilik, ticari performans ve bu performansın başarılı olması beklentisi var. Temelde üçe ayırabiliriz, yöntemleri;

  • Yeni bir ürün, mevcut ürünün yeni sürümü ya da mevcut ürünü yeni pazara götürmek,
  • Yeni bir iş modeli geliştirmek,
  • Yeni bir süreç kullanmaktır.

Bunları örneklendirebilir misiniz?

Emre Ozbek v1Mesela, Coca Cola Life yeni bir ürün. (http://www.coca-colacompany.com/coca-cola-unbottled/coca-cola-life-to-make-us-debut). Bilinen bir ürün mevcut pazarını tükettiyse, ufak bir rötuşla, yeni bir formül kullanarak, yeni malzemeler katarak yeniden pazara sunulması ve kullanılan malzemenin o ana kadar bir Coca Cola içerisinde hiç kullanılmamış olması.

Trileçe örneğini verebilirim. Yıllardır başka bir coğrafyada var ama Türkiye’de yerelleştirilerek son zamanlarda pastane ve kafelerde karşımıza yeni bir ürün olarak çıkıyor.

Yeni iş modeline en güzel örnek Uber, Yemeksepeti.com olabilir.

Süreçte inovasyona Çin’den gelen gemileri örnek verebiliriz. Çin’den Avrupa pazarına normalde bitmiş ürünler gelir. Gemiyi üretim yapılacak şekilde tasarlayarak süreçte değişiklik yapıyorlar. Böylece nakil süresini değerlendirerek zamandan tasarruf ediyorlar. Bir baklava markası Brezilya’ya açılma kararı verdi ancak baklava yolda giderken iki günde kuruyordu. İnovasyon için bir üniversite hocasıyla çalışarak kurumayı önleyecek bir ambalaj geliştirdiler.

Özetle, İnovasyon temelde ya gelir arttırıcı, ya da gider azaltıcı bir yeniliktir ve bununla ilgili bir arayış ve o arayışın sonuçlarında elde edilen yeni çözümlerdir.

İnovasyon sürecini şirketler nasıl yönetiyor?

Şirket kaynak ayırabiliyorsa kendi içinde yürütüyor. Sürecin nasıl yönetileceğini her şirket bilmiyor. Bu ayrı bir yetkinlik ve bilgi birikimi gerektiriyor. Dolayısıyla şirketin bir yeniliğe ihtiyacı olup ayıracak kaynağı, zamanı veya bilgi birikimi yoksa Açık İnovasyon yaklaşımını kullanabilir. Aynı amaçla ya da aynı konuda çalışan veya birbirini zincir olarak tamamlayan işlerde çalışan firmalar ortak bir Ar-Ge merkezi kurabiliyorlar. Tabii, burada bilgi paylaşımı problem olabiliyor. Ortak çalışma için bir bilinç değişimi de gerekli çünkü paylaştıkça bir takım şeyler gelişiyor. Yine de işin hukuki boyutu, fikri mülkiyet hakkı, çıkan bir patent hakkının kimde olacağı gibi konular söz konusu. Bir çatı altında hali hazırda toplanmış şirketlerde kurgulamak daha kolay. Örneğin Türkiye’deki iki büyük holding bünyelerinde bu yönde ayrı şirketler açtılar. Üniversiteleri de olduğu için bilgi birikimi ve fikri mülkiyet haklarını da kullanarak, ürünleştirme ve ticarileştirmeyle ilgili modeller kurdular.

Bunlara “İnovasyon merkezi” mi deniyor?

Evet. Üçüncü taraf olarak “inovasyon ajansı” olarak konumlayanları da göreceğiz. Ajans firmaların inovasyon ihtiyaçlarını gidermek için hizmet alabilecekleri bir dış kaynak servis sağlayıcısı. Üç yöntemle çalışıyorlar; mesela bir robota ihtiyacınız var. Ajans,

  • Piyasada o robotu yapan firma varsa sizi o şirketle tanıştırabilir,
  • Hazırda bir firma yoksa fikri mülkiyet haklarına sahip mucit ya da patent sahipleri ile bağlantı kurdurabilir. Bu noktada yarı ürünün tamamlanması için katkı da sağlayabilir,
  • Şirket ya da mucit olmadığı durumda konuyla ilgili çalışacak kişileri bir araya getirip önce probleme uygun çözüm tasarlayıp, ürünü ortaya çıkartabilir.

Başarılı inovasyon için “fikir” den ziyade “ihtiyaç” tan yola çıkmak daha kesin sonuç getiriyor. Bu tarz inovasyonun müşterisi hazır. Burada bir oyuncu daha var; o da müşteri. Onlara da “siz ne istiyorsunuz?” “Yeni bir içecek çıkaracağız, bunun içinde ne tatlar olsun?” diye sormak lazım. Kalabalıklardan fikir almak da açık inovasyonun yöntemlerinden bir tanesi.

“Frugal İnovasyon” kavramından bahsedebilir misiniz?

Türkçe ’sine “tutumlu yenilikler ” diyebiliriz. Bir kaynağın kıt olduğu durumlarda çıkış noktalarını aramak için yapılır. Özellikle gelişmemiş ülkelerde enerji, su gibi bazı kaynaklar kıt. Tarım alanında şu anda mentörlük yaptığım projelerden bir tanesi bina dış cephe kaplaması malzemesinin içine tohum ekerek, binaların dış yan cephelerinde dikey bahçe yapıyor. Aynı zamanda o binanın dış yüzeyinde de ısıya, yangına, suya karşı dayanıklı bir kaplama malzemesi yerine geçiyor. İnovasyonun sürdürülebilir ve ihtiyaca cevap verecek şekilde kurgulanması gerekiyor.

Açık inovasyonun kaynaklarından birisi olan Teknokentlerle ilgili gelişim nasıl?

Emre Ozbek v2Teknokentler çoğunlukla üniversitelerin bünyesinde kurulmuş, teknoloji geliştirme alanlarıdır. Burada Ar-Ge faaliyetleri vergi avantajlarıyla destekleniyor. Üniversite bünyelerinde olmalarından dolayı üniversitedeki fikri mülkiyet haklarını, hocaların veya öğrencilerin geliştirdiği patentleri ticarileştirmeyle ilgili taraflardan oluyorlar. Yeni bir de “Özel Teknokent” kavramı çıktı. Prensip aynı, sadece bir üniversiteye bağlı değil.

İstanbul Sanayi Odası bir komisyon çalışması başlattı. Sanayici, üniversite ve teknokentin daha sıkı iş birliği yapması hedefleniyor. Tarafların ihtiyaçları ve kısıtları belli ve sanayi ve üniversite arasında teknokentler önemli bir yer teşkil ediyor. Çünkü sanayicinin ihtiyacını ekonomik kaygısıyla birlikte iyi anlayıp, analiz edip, üniversitedeki teorik bilgi birikimiyle bir araya getirip, pratikte uygulanabilecek bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu anlamda önemlidir.

Aynı zamanda üniversite öğrencileri için de bir fırsat.

Kesinlikle öyle, neredeyse bütün teknokentlerde kuluçka programları başladı. Fikri olan ve bunu bir ürün haline getirip pazara çıkarmak isteyenler kuluçka programında kurgulayıp başlatıyorlar. Teknokentteki firmalar normalde ayağa kalkmış iş yapan firmalar ancak kuluçka programındakiler henüz firma değil. Mesela, mentör koordinatörlüğü yaptığım İTÜ Çekirdek 300’e yakın projenin kuluçkaya alındığı bir program. Öğrenciler farklı üniversitelerden de geliyorlar. İTÜ’de Ankara, Bursa, İzmir’den öğrenciler var. Başvuru için çağrı açılıyor. Projeyi, fikri anlatıp, jüri karşısında elemeden geçip programa dâhil ediliyorlar. Kuluçka programlarında sağlanan faydalardan biri de birlikte çalışma ortamı. Bir ofis ortamı sağlanan projede, sadece masa, sandalye, internet bağlantısı, yemek, temizlik vb. giderler olmuyor. Ayrıca çeşitli eğitim, seminer ve mentörlük imkânları da sağlanıyor.

Sıçrama yapmak isteyen KOBİ’ler kuluçkadaki projelerle nasıl buluşuyor?

KOBİ’ler maalesef pek farkında değil. Yapılan projelerde öğrencilerin sektör bilgisi eksikliğini eleştiriyorlar. Hâlbuki KOBİ’ler, teknokent yönetimleriyle, temaslarını artırıp ihtiyaçlarını belirtseler, destekledikleri projelere daha yakın dursalar, iki taraf için de teknoloji, para ve kaynaklar ihtiyaçlara hizmet edecek. Proje kuluçka programına kabul edildikten sonra, gelip baktıklarında “böyle bir proje varmış çok enteresan, ama benim işime yaramıyor” demeyecekler. Firmaları bilinçlendirmek için işbirliğini artırıcı daha fazla ortam yaratmaya çalışıyoruz.

Üniversite öğrencilerinden bahsettik ama artık bu iş ilkokula kadar inmiş durumda. Biraz da Maker Hareketinden bahsedelim mi?

Maker hareketinin özü, tüketen bir toplumdan üreten bir topluma evirilmektir. Teknolojik üretim tekniklerinin kullanılması, yayılması ve erişilebilir olmasıdır. Küçük yaştaki çocuklara bu aşılanarak, hayal ettikleri ürünü ortaya çıkarmaları için ortam sağlanıyor. Çeşitli okullarda atölye çalışmaları yapılıyor. Mesela, sensörler ve üç boyutlu yazıcılar kullanılıyor. Sanal bir fikri tasarım yazılımları ile modelliyorlar ve üç boyutlu yazıcı ile basıyorlar. Hatta sensörler de ekliyorlar.

Programlardan bahsettik, AutoCAD, Tinkercad gibi, başka var mı? Bunlar evde de kullanılabilen programlar mı aynı zamanda?

Evet, evde de kullanılabilir. Google SketchUp var bir de. Tinkercad örneğin web sitesi üzerinden kullanılıyor. Hiçbir program indirip yüklemeye gerek yok. Üç boyutlu tasarım yazılımlarıyla tasarım yapılıyor ve coğrafi kodlama (geocoding) ile üç boyutlu yazıcının anlayacağı dile çevriliyor ve yazıcıya komut dosyası olarak yüklenip, basılıyor.

3B yazıcıda kullanılan malzeme tasarımdan sonraki ikinci önemli etken. Şu anda çeşitli plastik alaşımlar kullanılıyor ama gelişiyor. Örneğin plastiğin içine belirli oranda tahta katılınca tahta görünümü sergileyen bir takım malzemeler ortaya çıkıyor. Basım teknikleriyle önce içinde boşluklar olacak şekilde mumdan kalıbı basıp, sonra o boşluğa altın gibi değerli maden enjekte edip mumun eritilmesiyle altın bir takı çıkıyor. Giderek daha esnek basım teknikleri kullanılmaya başlanıyor. 3B yazıcılar norm haline geldiğinde tasarımlarda kullanılan malzemeler ve ne kadar işe yaradıklarıyla ilgili etkenler ön plana çıkacak. Evde kullanımları da yaygınlaşacak.

Dokulardan kulakların 3B yazıcıyla basıldığı bir dönemdeyiz. Sizce bizi nasıl bir gelecek bekliyor?

Öncelikle 3B yazıcı teknolojisiyle üretim yöntemleri kökünden değişecek. Bir uçak firması şu anda uçak parçalarının %2’sini üç boyutlu yazıcılardan basıyorken hedefi ilerde bu oranı %60’a çıkarmaktır. İleride ise evde kullandığımız porselen takımın bir tabağı kırıldığı zaman basabileceğiz. Markalar ürün değil tasarım satacak. Büyük üretim tesislerine ihtiyaç azalacak ve iş daha küçük tezgâhlara dönecek.

Bugün herkes aktif olarak bir inovasyon peşinde ve bütün dikkatler, çaba, maddi manevi bu konuya yönelmişken buradan bir şey çıkmaması mümkün değil. Kritik nokta bunu düzgün temellere oturtmak ve yönetmek, verimli bir şekilde bu süreci yaşamak ve ortaya çıkan fikirleri, icatları ticarileştirerek bunlardan başarı sağlamaktır.

Teşekkürler.

Benim için zevkti.